Ortahisar Belediyesi, TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası ve Ülke Siyasetleri Vakfı ile birlikte “Trabzon İklim Buluşmaları” sempozyumu düzenledi.
Sempozyumda iklim değişikliği ve global ısınmanın Karadeniz Bölgesi’ne tesirleri ve alınması gereken tedbirler üzerine konuşan KTÜ Orman Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Oğuz Kurdoğlu, “İklim değişikliğinin insanlığın ve bütün canlı formlarının hayatını zorlaştıracağını, değiştireceğini yok edeceğini söylüyoruz. Şu anda 6. büyük yok oluşu engelleme sıkıntısındayız. Karbon emisyonunu şayet artık durdurabilirsek 2050 net sıfıra getirebilirsek önemli bir mevzuyu başarmış oluruz” dedi. “İklim değişikliği ve global ısınmayla ilgili riskler her geçen yıl artıyor” diyen Kurdoğlu kelamlarını şöyle sürdürdü: “Doğal kaynaklarımızı yanlışsız yönetmeliyiz, bunun sürdürülebilirliğini sağlamalıyız. Temel sorun da bütün dünyada doğal kaynak idaresinin akılcıl kullanmamaktan geliyor. Son 50 yılda yaban hayatında yüzde 73’lük bir azalma oldu. Tatlı su popülasyonlarında yüzde 85’lik azalma oldu. Dünya biyolojik çeşitliliğinin yüzde 40’ı tatlı sularda ve biz bunların yüzde 85’ini yok ettik. Örneğin biz HES’lere karşı değiliz, lakin ardışık HES’ler yaparak o dere yatağında kuraklığa sebep oluyorsanız tatlı su ekosistemindeki canlılar ortadan kalkıyor ve bu denizdeki planktonlara kadar her şeyi etkiliyor. Karaların yüzde 65’i denizlerin ise yüzde 70’i dönüşüme uğramıştır. Aslında Karadeniz’de dönüşüme uğratılmış bir ekosistemdir. Felaket kapımızın eşiğini aşmış durumda. Bu yıl Karadeniz’in deniz suyu sıcaklığı birinci kez 29 dereceyi buldu. Birinci kez Akdeniz’i geçti. Bunda iklim değişikliğinin büyük bir tesiri var.”
“Kırmızı alarm noktasına geldik”
Türkiye’nin ilerleyen yıllarda yüzde 80 oranında su kıtlığına girecek ülkeler ortasında gösterildiğini kaydeden Kurdoğlu, “Biz su zengini değiliz, kişi başına şu an 1300 metreküplük bir kullanma suyumuz var. Gerçekten su kıtlığına girmek üzereyiz. Türkiye yüzde 80 oranında su gerilimine girecek ülkeler ortasında gösteriliyor. Sıcaklıkların artması çay ve fındığın daha eğimi yüksek olan bölgelerde ekilmesine imkân tanıyor fakat sel ve heyelan tehlikesi de o oranda artıyor. BM Genel Sekreteri iklim değişikliğiyle ilgili kırmızı alarm verilme noktasına gelindiğini söylüyor. Bitkilerin ve hayvanların üremesini de etkiliyor iklim değişikliği. Biz ulusal park ve gibisi korunan alanları kesinlikle artırmalıyız. Bu alanlar bir ülke için onurdur ve bir ülkenin geleceğine yaptığı yatırımlardan en önemlisidir” formunda konuştu.
“Karadeniz Bölgesi’nde yağışlar artacak”
Karadeniz’de deniz suyu sıcaklığının bir derece artış gösterdiğine vurgu yapan KTÜ Deniz Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Coşkun Erüz ise “Türkiye, güneydeki hava kütlelerinin iklim değişikliği nedeniyle daha fazla tesiri altına giriyor. Lakin bu her yer için tıpkı değil. Örneğin Karadeniz Bölgesi için daha fazla yağmur formunda ortaya çıkacak” tabirlerini kullandı. “Aslında deniz de hava üzere sabit duran bir yapı değil, o nedenle biz hava kirliliğinden bahsederken bununla bütün dünyanın çaba etmesi gerektiğini söylüyoruz” diyen Erüz şunları kaydetti: “Deniz kirliliğinde ise o denize kıyısı olan bütün ülkelerin çaba etmesi gerekir. Zira çöpler denizlerdeki taşıma sistemi ile bütün ülkelerin kıyılarına yayılıyor ve taşınıyor. Münasebetiyle bir bütünün kesimiyiz. Deniz daima dinamik ve hareket halindedir. Son 50 yılda sıcaklıklar Karadeniz’de yaklaşık 1 derece artış gösterdi. Şu anda deniz yüzey sıcaklığı 18,5 derece. Karadeniz’de de bütün okyanus ve denizlerde olduğu üzere deniz suyu sıcaklığı artış gösteriyor. Bunun nereye kadar devam edeceği insanlığın sera gazlarını azaltmasına bağlıdır. İklim değişikliğine bağlı olarak Türkiye’nin birçok kesitinde yağışlarda azalma beklenirken Karadeniz’de ise, artış öngören modeller ve senaryolar var.
Dünyada mikro plastik meselesine dikkati çeken Erüz, kutuplar ve Antartika kıtası dahil mikro plastiğin ulaşmadığı hiçbir yerin olmadığının altını çizerek şöyle konuştu: Bilhassa plastik havada, suda, toprakta var. Mikro plastik dediğimiz hususun dünyada olmadığı hiçbir yer yok. Kutuptaki penguenin bedeninde da Antartika’daki buzulun içinde de artık mikroplastik var. Bunun sebebi de biz insanlardır. Global ısınmaya bağlı deniz suyu sıcaklığının artması deniz suyu kimyasını da değiştiriyor ve deniz suyunda asitleşme sorunu başlıyor. Bu kirlenmenin artmasına neden oluyor ve denizlerdeki balıkların yiyecekleri olan plankton vb. eserlerin azalmasına yol açıyor. Deniz canlılarının beslenme zinciri bozuluyor. İklim değişikliğine adapte olamayan canlılar yok oluyor, adapte olan birtakım fırsatçı tipler ise balık cinslerinin azalmasına neden oluyor.”
İklim değişikliğinin olumsuz sonuçlarıyla uğraş için balıkçılıkta her balık çeşidine kota konulması gerektiğini belirten Erüz, “Mücadele etmek için balıkçılıkta kota konulmalı. Şu anda avcılıktan daha çok yetiştiricilik ön plana çıkmaya başladı. Global ısınma balık yetiştiriciliğini de etkileyecektir. Hamsiye ve öteki tiplere avlanma kotası konulması çok hakikat bir adım” dedi.
Yorum Yap